17 Ocak 2014 Cuma

Anne Korkuları

Bu yazıyı yazmak benim için aslında çok zor...

Kendi içimdeki korkutucu şeyleri ayrıntılı paylaşmaktan hoşlanmam. Laf arasında mutlaka iç dünyamdaki her şeyin ipucunu veririm ama detaylı konuşmayı sevmem. Bu benim kendi psikolojimi korumak için oluşturduğum bir kalkan sanırım. İçimdeyken kendimi sakinleştirip, normalleşebiliyorum. Ama bunu paylaştığım biri, olmadık zamanda bunu bana hatırlatırsa içimdeki kara delik büyüyor. Bu konuda da yine doğru adamı eş olarak seçtiğimi hissedip mutlu oluyorum. İçimdeki her şeyi dökebildiğim adam, bu sorunu yaşatmayan tek kişi.

Maalesef mükemmeliyetçi bir insanım. Bundan çok rahatsızım, neyse ki bu yaşıma kadar köşelerimi törpülemekte oldukça yol katettiğimi görebiliyorum. Ancak Bora olduktan sonra ona karşı tavrımda bunu engellemekte çok zorlandım. Yine kendi üzerimde çalışmalarım devam ediyor ama zaman zaman içimde bir direnç hisssediyorum.

Konuya giremedim bir türlü!

Asıl konu şu: Annelik ve Kaybetme Korkusu (Benimkisi kaybolma korkusu sanırım)

Bir genelleme üzerinden konuşmaktansa kendi üzerimden konuşmayı yeğliyorum. Anne olmanın bana tek zor gelen yanı budur. Ben Bora'nın yaş dönemlerinde farklı korkular yaşadım ve yaşıyorum. Düşer canı acır, ağlar korkusu değil. Parkta yaralanırsa, prize elini sokarsa'ları da yaşamadım çünkü zebellah gibi başında olmakla beraber ona kaygı vermeden evdeki ve dışarıdaki tüm önlemleri aldım. Ona kaygılarımı yansıtmadan yaşadıklarım ise;  kaybolursa, ciddi hastalanır ya da ben ciddi hastalanırsam, diğer çocuklar tarafından hor görüldüğünde derin yaralar alırsa, birine emanet ettiğimde psikolojisini bozacak şeyler yaşarsa ve en kötüsü :

Ben ölürsem(Aksi türlüsünü düşünemiyorum, zihnim korkusunu bile kabul etmiyor).

İnançlı bir insanım. Ölüm konusunda soğukkanlıyımdır. Soğukkanlıydım yani. Olacaksa olacaktı. Bora olduktan sonra içgüdüsel ölmezlikle yaşıyorum. Anaokulunda bir arkadaşının annesinin, çağımızın belası hastalıklardan biriyle vefatını duyunca yine depreşti ruhum... Allah'ım küçük çocuklar annesiz kalmasındı!!! Bora'yı okula bıraktım. Yol boyunca ağladım. Onun için, küçük çocuk için... Bir anda ateist olabilirdim. Dünyanın bir cennet olmadığı gerçeğini bile bile, herkesin farklı zor şeyler yaşayacağını kabul ede ede... Ama o çok küçüktü, anne kokusuz olmazdı, annesi onu sarmadan olmazdı...

Ağlarım hala.

Geceleri uykum hafiflediğinde aklıma saçma ama bir o kadar uzun hikayeler düşer, korkarım. Durup dururken dalar gözlerim, dehşete dalar, korkarım. Nerde kötü hikaye duysam, kendimize uyarlar, korkarım.

Korksam ne olacak?

Hiçbir şey.

İşte benim normalleşme noktam burası. Ağlasam, korksam, kendime ve çevreme zindan etsem de hayatı; olacaksa olacak. Sadece dua edebilirim; Olmasın,  Allah'ım yavrumuzu bize, bizi ona bağışlasın diye.

Psikologlar annelerdeki bu korkuların hayatınızı ele geçirmediği sürece normal olduğu kanaatinde... Ebeveyn olmanın endişeli bir yaşama atılan ilk adım olduğunu ve endişelerimizin şekillenmesinde kendi geçmiş yaşamımızın da etkili olduğunu söylüyorlar. Bu noktada önemli olan tek şey kaygıları çocuğunuza yansıtmamanız. Evlatlarımız için her şeyin en iyisini yapmaya çalışırken bunu da başarabileceğimizi düşünüyorum.

Eğer siz de bazı korkular yaşıyorsanız, kendinizi yalnız hissetmeyin, hepimiz bir ucundan tutuyoruz.

Sağlıklı Günler!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder